Rayver; dew u riye tode, sima tode, zerrê tode roê Kırmanciye bi. Tu astarê sodırê Kırmanciye biya. Çı hêf ke roze, sodır sıpedere ra hên bêveng, hên bêlengaz, hên fırreqet asmen ra gurfiya şiya lewe haskerdoğunê xo. Su; oxur vo, ma ra ki sılamê Heqi vaze! (Rayber, senin yüreğinde ve simanda Kırmanciye’nin ruhu vardı. Sen Kırmanciye kültürünün seher yıldızıydın. Ancak öyle garip, öyle sessiz ve bir başına, bir sabah vakti bir yıldız gibi gökyüzünden aniden yitip gittin ve sevdiklerine kavuştun. Sana uğurlar ola; git sevdiklerine kavuş, bizden de selam söyle!)
“Sebiyene; ison gırmıke wele mezela to ra bıguretênê, pıstınê xo kerdênê…” (“İnsan senin kabrinden bir avuç toprağı alıp bağrına koyabilseydi; ne güzel olurdu.” Bu duygulu sözler, Dêsım Kırmanciye dili ve kültürü adeta damarlarında dolaşan kan ve gece gündüz helm u solıxê roê Kırmanciye ile nefes alan qedırgıran bir arkadaşım tarafından Rüstem Polat’a hitaben söylenmiştir. Asmên E. Gür)
“Kırmanciye’nin derviş ruhlu mordemi; rayver Rüstem Polat’ın ardından-1-”
Derleyen: Asmên Ercan Gür. Anlatan, kaynak kişi: Cafer Yüceer. Rüstem Polat’ın teyzesinin oğlu.
Rüstem Polat teyzemin oğlu olur. Büyük dedemiz, Seyit Rızanın büyük oğlu Şıx Hesen’dir. Ninemiz Anıke’dır. Anıke, Rayberê Seyd Ağa’nın kızı, yani Rayberê Qop’un kızkardeşidir…
Ailemiz 1937’de Laçinan tarafında Elqaji-Bilgeç-Bırdo köyleri üçgeninde ormanlık alanda askerlerce kuşatılır. Bu kuşatma sonucu 33 kişi birlikte ve toplu bir halde katledilir. Bu katliamdan sadece Seyit Rıza’nın Bese’den doğma kızı Leyla ve Şıx Hese’nin kızlarından Narin ve Cemile kurtulurlar. Olay esnasında Sey Rıza hakim bir tepede gözetleme yaptığından dolayı sağ kurtulur…
Baba’nın erkek çocukları Ali Rıza, Ali Ekber ve Abbas Polat, Zekina’nın (Baba’nın diğer ikinci eşi) koruması altında güvenlik nedeniyle başka bölgede korunduklarından sağ kurtulurlar. Sey Rıza, hakim bir tepede gözetleme yaptığından, askeri yoğunluğu tespit eder. Oğlu Şıx Hesen’i bu tehlike konusunda uyarır. Ancak dedem Şıx Hesen, kasıklarından rahatsız olduğundan ve karısı Anıke de (anneannem) dıgani (iki canlı-hamile) olduğundan, Sey Rıza’ya inat kızdıkları ve bu kaçıştan bıkkınlık duyduklarından yerlerini değiştirmezler. Bir nevi intihar yolunu seçerler…
Annem, Dersim’de 1994 köy yakma ve boşaltma hadiselerinden sonra zorunlu göç ettiği Mersin’de üzüntüsünden ötürü felç geçirdi ve bu olaydan kısa bir süre sonra Hak’kın rahmetine erdi. Teyzelerimden ikisi (Narin ve Cemile) maalesef hayatta değiller. 1937’deki katliamda, annem evli olduğundan ötürü Mercan yöresindedir. Eğer evli olmasaydı onun da akıbeti muhtemelen diğer akrabaları gibi olurdu. Bu katliamda sadece halası Leyli (Leyla) ve kız kardeşleri Narin ve Cemile cesetlerin altında yaralı olarak kurtulurlar…
Rüstem Polat ve büyük dedesi Sey Rıza.
Rüstem Polat, 1948 tarihinde Hozat ilçesi Xaçeli köyü, Zeynıkan mezrasında doğar. Babasının adı Ali Ekber’dir. Ali Ekber, Kırganlı Memed ağa tarafından bir pusu kurularak vurulan Baba’nın oğludur. Rüstem Polat’ın babası Ali Ekber, Baba’nın eşi Zekina’dan doğmadır. Seyit Rıza ailesinden geriye kalanlar 1937-38 Harekâtı’nda İzmir Seferihisar’a sürgün edilirler…
Rüsyem Polat’ın babası Ali Ekber, sürgün dönüşü amcasının kızı, yani benim (Cafer Yüceer) teyzem Cemile ile evlenir. Rüstem Polat ise Dervişcemallerden Bacı’yla evlenir. Olanaksızlıklardan dolayı Elazığ’a taşınırlar ve orada hayatını çok zor koşullar altında idame etmeye çalışır. İki oğlu ve bir kızı vardır. Rüstem Polat’ın babası ise hala hayattadır ve Elazığ’da yaşamaktadır. Ancak annesi vefat etmiş olup Hozat-Pıxami köyünde toprağa verilmiştir. Rüstem Polat’ın vasiyeti de burada, annesinin ve anneannesinin mezarlarının bulunduğu bu Hardê Dewres’e emanet edilmesidir…
Rüstem Polat, sol baştan ikinci sırada. FDG’den (Metin Bozdağ, Dersim 1938 tanığı Süleyman Ağlar, İsmail Yüceer, Diren Yeşil) bir heyetle zamanın TBMM Başkanı sn. Bülent Arınç ile Ankara’da 2013 yılında görüşürlerken.
Rüstem Polat, Seyit Rıza ailesinden sağ kalanlar arasında amcası Ali Rıza Polat’tan sonra toplum nezdinde en duyarlı, en misafirperver, kapısı herkese açık, hoşgörülü, toplumsal duyarlılığı yüksek, kendini bilen, taşıyan, aile ve toplumsal değerlerle buluşmuş, geçmişteki acılardan harlanarak kendini tarihi değerlerine adamış, sorgulamalar içinde olmuş, haksızlıkları dile getirmiş birisiydi…
Bu temelde büyük dedesi Seyit Rıza’yla ilgili haksızlıklarla ilgili araştırmalar ve görüşmeler yapmış, bu naif ve sevgi dolu duruşuyla toplumun belleğinde haklı olarak bir yer edinmiştir. Rüstem Polat’ın diğer aile bireyleri içerisinde bu kadar tanınması ve bilinmesi, onu bu haklı davasının bilincinde olması ve peşini bırakmamasından kaynaklanmaktadır. Bu mücadeleyi de Avrupa Dersimlilerinin örgütlü olduğu FDG’nin içinde yer almakla çok daha ileriye taşımış ve bu davayı kamuoyunda böylesine bilinir olmasına yol açmıştır…
İdamların gerçekleştirildiği Elazığ Buğday Meydanı’ndaki tarihi anmadan bir kare. Rüstem Polat ve sağ yanında zamanın FDG Genel Başkanı sn. Yaşar Kaya ile basın açıklaması yaparlarken.
15 Kasım 1937 idamların yıldönümünde 2009 yılının 15 Kasım’ında tarihte bir ilk olan, büyük dedesinin asıldığı Elazığ Bugday Meydanı’nda FDG’nin organizesi ve öncülüğünde yapılan bir tarihi anmayla, tam yetmiş bir yıl sonra bir kez daha dedesinin o haklı ve meşhur “Ewladê Kerbelayme; bêxetayme, bêgunayme…” çığlığını ülke ve dünya kamuoyuna duyuran cesur ve öncü kişilerden biri olarak ömrünü bu haklı davaya harcadı…
Israrla ve inatla atalarının, dedelerinin mezar yerlerinin kendilerine söylenmesini istedi. FDG’den bir heyetle birlikte zamanın TBMM Başkanı sn. Bülent Arınç’la görüşerek, “mezar yerlerinin bilgisinin verilmesini, devlet arşivlerinin açılmasını, devletin Dersimlilerden özür dilemesi” gibi tarihi toplumsal taleplerde bulunmuştur. Bu zorlu mücadelede her daim Dersimlilerin birlik ve beraberliğine vurgu yapmıştır. Böylelikle çoğu kişinin gönlünü kazanmış, sevgi ve saygısına mazhar olmuştur. Bu yönüyle onu değerli buluyoruz…
Ancak ne yazık ki o tarihi sorusuna hayattayken bir yanıt alamadı. “Seyit ve dedelerimizin naaşları-mezar yeri nerede? Bize açıklansın. Bizim de en tabii insan hakkımız; gidip başında bir mum yakıp, dua ederek onları anmak!” Ne acı ki bu kadarını bile ona çok gördüler. Bu üzüntüsüyle, o en mütevazı ve bir derviş edasındaki sessiz haliyle, bir sabah aniden adeta gökyüzünde kayan bir yıldız gibi bu dünyadan aramızdan ayrıldı… Onun ruhu ve aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum!..
Cafer Yüceer
Rüstem Polat’ın teyzesinin oğlu Cafer Yüceer.
– Rayverê mı’ sen bu dünyadan başın dik, alnın ak gittin. Devrin dayim olsun! Ne yazık ki kan emiciler ailene ve insanlığa karşı işledikleri bu suça sözde “ahrete inanan” yeni ortaklar buldular. Bunların tayfası, senin bu dünyadaki bir tek sorunu bile cevaplama cesaretini gösteremedi ve Dersim 1937-38 korkusuna dayalı “devletin bekası” için bu utançla yaşama yolunu seçtiler…
– Çı hêf ke na mordımeku polavan, na mordımeku xırt, na mordımeku zerrêwes serru ra eve derdê pi u khalikê xo ver nala! Çıke, goniweru 1937’i de mulxutê çêyi pêru pia qırr kerd vi, dıma ki khalık ve ap ki eşt vi dare… (Ne yazık ki mert ve yüreği sevgi dolu bu adam, yıllarca atalarının derdiyle yanıp tutuşup kül oldu. Çünkü can düşmanı kan emiciler, 1937 yılında ev halkını, ölüler altında kalarak yaralı kurtulan bir iki çocuk dışında tamamını katlettiler. Bununla da yetinmeyerek 15 Kasım sabahı büyük dedesi ve onun oğlu olan babasının amcasını Elazığ Buğday Meydanı’nda astılar.)
– Hama wu qe peyser nıvınet, qe zerrê xo teng nıkerd. Qenderê honde ajiya cığara xo ver, keşra qesewe de tern nıvat, zerrê keşi nesıkıt. Her daym, her tım gonıweru ra, niye ke na goniveru dıma ame idarê Tırkiya ser biye hukmat, niye ke vane “ma, axrête re yinam keme” nainu ra pers kerd, cıra vat; “Cınaza pi u khakikê mı Sey Rıza’ve ağlerunê Dêsımi kotiya?” Pêru bi lal u kher şi. Çı hêf ke keşi cavê na perşi cıra nıvat. Pêru piya bi wertağe guna na goniweru… (Ancak o, hiç korkmadı ve yılmadı. Kimseye kin gütmedi. Kimseye kötü bir söz etmedi. Olanca mülayim kişiliği ve yüreğindeki insanlık sevgisiyle, bunu yapan zamanın yetkililerine ve onların devamında, hükümetin başına gelen sözde ahrete inananlara seslenerek: “Dedelerimizin ve diğer Dersimli inanç-aşiret önderlerinin mezar yerleri nerede?” diye seslendi. Ne yazık ki onun bu en insani sorusuna bir cevap vermeye cesaret edemediler. Hepsi bu insanlık ayıbına, bu suça, bu günaha ortak olmayı tercih ettiler.)
Rayver Rüstem Polat.
– Se vajime; nolet şeru na goniweru! Qesawa de Dêsımızu esta; vanê “Heq, deste ma gonia keş mekeru, guna keşi vıle ma mekeru; ma vılêçewt, bêbext mekeru. Uwo ke ma nia beme, isoneniye ra sermayeme, va şeru ma bımırime, yi eve serru bısermaê!” (Ne diyelim; elimizden bir şey gelmez. Dersim’de 1937-38’de bu insanlık ayıbını, utancını ve suçunu işleyen ve sonradan buna sahip çıkan bu kan emicilere lanet okumaktan başka. Dersimli kamillerin bir sözüdür. Derler ki: “Hak, elimize kimsenin kanını bulaştırmasın. Kimsenin günahını kapımıza koymasın, hanemize yazmasın. Bizi kimseye karşı boynu bükük, bedbaht kılmasın. Böyle bir utancın altında kalacağımıza, ölmek daha iyidir. O ki biz utanacağız, varsın onlar utansın!)
Rayver, zerrê tu ret vo, çımê tu peyde memane. Çıke tu, serme goniweru sana riye dinu, yi to verde her tım vıleçewt mendi… Dewrê tu dayim vo, roê tu astaru de werte roşti de vo sola!.. (Rayber; sen yüreğini ferah tut; gözün arkada kalmasın. Çünkü sen, sana ve ailene bu kötülüğü yapan insanlık düşmanlarının bu utançlarını hep yüzlerine vurdun. Onlar senin önünde hep bu utançla, boynu bükük kaldılar… Devrin tamama ersin, ruhun hep yıldızlarda, ışıklarda olsun!..)
Asma Gağane (8 Ocak 2021)
Rayber’in o güzel hatırasına, o dokunaklı ve içli sesini, bu linkteki video kaydında okuduğu şüar-kılamdan diyleyebilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=lW3mbGJ6XGc&feature=emb_title