Dersim Emek ve Demokrasi Platformu tarafından kentteki cemaat ve tarikat örgütlenmelerine ilişkin Sanat Sokağı'nda basın açıklaması düzenlendi. Pandemi kapsamında sosyal mesafeye dikkat edilen açıklamaya Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, CHP İl Başkanı Ali Mustafa Çelik, HDP İl Eş Başkanları Nurşat Yeşil, İbrahim Kasun, Genel İş Şube Başkanı Şükran Yılmaz, Dersim Araştırmalar Merkezi'nden Salman Yeşilgöz ve çok sayıda kurumun temsilcisi katıldı. Açıklamanın detaylarını Emek Partisi İl Başkanı Ergin Tekin kamuoyuyla paylaştı;
YAŞANAN DURUMDAN RAHATSIZIZ
Kuruluşundan bu yana kentimiz nezdinde olumlu denebilecek bir izlenimle anılmayan Munzur Üniversitesi ile ilgili basında yer alan iddialardan oldukça rahatsız olduğumuzu bir kez daha belirtmek isteriz. Üniversiteler kuruldukları şehirlerin sosyal, kültürel, ekonomik yaşantısına olumlu yönlerde katkı sunması gerekirken, küçük bir Alevi kenti olan Dersim’de, Munzur Üniversitesi’nin asıl görevlerini bir tarafa bırakarak, tarikat ve cemaat yapılanmalarıyla toplum üzerinde yaratmış olduğu huzursuzluk tahammül edilemeyecek boyutlara ulaşmıştır. Dersim’de cemaat ve tarikat yapılanması toplumsal gereksinim olmayıp, tamamen, tahakkümcü asimilasyon politikalarının araçları olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu yapılanmalar örgütlenme özgürlüğü kapsamında düşünülemez ve değerlendirilemez.
FETÖ SORUŞTURMASINDAN AÇIĞA ALINDI
Dersim, eğitim, sosyal ve kültürel alandaki düzeyi bakımından, farklı kültürlerin/yaşam tarzlarının sorunsuz bir şekilde kendilerini ifade edebilme olanağı bulabilmesi gibi avantajlarla, üniversite fikriyatını en iyi taşıyabilecek kentlerden biridir. Buna rağmen, atanan rektörler, kentin de üniversitenin de en büyük talihsizliği olmuştur. Eski Rektör Durmuş Boztuğ üniversiteyi FETÖ örgütlenmesi için bir yuva olarak kullanırken, şimdiki rektör Ubeyde İpek ise eski rektörün mirasını da devralarak, üniversiteyi tamamen tarikatların merkez üssü konumuna getirmiştir. Munzur Üniversitesi’ni tarikat ve cemaat örgütlenmeleri ile dolduran ve kentin kültür dünyası ile yaşayış şeklini asimilasyoncu bir biçimde dönüştürmeyi hedefleyen bu anlayış, AKP-MHP ittifakının tek adamcı ve gerici siyasetinin bir ürünüdür. Rektör ve dar çevresinin üniversitelerde kültürel çeşitliliği tarikat çeşitliliği olarak algılaması, Munzur Üniversitesi’ne biçilen misyonun adeta dışa vurumudur. Bilimin ve aydınlanmanın merkezi olması gereken Munzur Üniversite’sinin, FETÖ’cülerin, Menzilcilerin, Süleymancıların, Milli Görüşçülerin sayısız vakıf ve dernekle cirit attığı ve kadro kaptığı bir çiftlik haline getirilmesi asla kabul edilemez. Kurulan bu vakıflar üzerinde alınan projelerin, harcanan paraların haddi hesabı yoktur. Üniversite uzantılı cemaatler aynı zamanda birbirini beslemekte ve kollamaktadır. Daha önce FETÖ soruşturması kapsamında açığa alındığı bilinen ve yakın bir zamanda hiç geciktirilmeden profesörlüğe yükseltilen Mehmet Ateş’in, yakın bir zamanda FETÖ soruşturması kapsamında yine açığa alınması, bu ilişki ağı içinde nasıl barındıklarının en somut örneğidir.
KÜÇÜK ÇIKAR GRUPLARI
Valilik dışında toplumun herhangi bir kesimiyle ilişkilendiği görülmemiş olan Rektör Ubeyde İpek üniversiteyi Elazığ’ın İş ve İşçi Bulma Kurumu gibi kullanmaktadır. Çaycısını, sekreterini, balıkçısını Elazığ’dan getirmektedir. Kentte hiç engelli birey yokmuş gibi bu kadroyu bile Elazığlılar için kullanmıştır. Hemşirelerini Munzur Üniversitesi kadrolarına yerleştirebilmek için her türlü yöntemi deneyen, eşzamanlı kadrolar açan rektör, yaşanan bunca soruna rağmen, mikro-milliyetçilik temelli bir yönetim anlayışı sürdürmekte ısrar etmektedir. Munzur Üniversitesi’nde akademik ve idari kadro alımlarına, görevden yükseltmelere, atama ve yer değişikliklerine, kimin cezalandırılıp kimin korunacağına anlaşılan odur ki, bugün medyada isimleri geçen dernek ve vakıf başkanları karar vermektedir. Üniversitelerde, karar mekanizmaları bilinen bir durum iken, Munzur Üniversitesi’nde bu mekanizmalar, FETÖ yapılanmasına benzer küçük bir çıkar grubu tarafından sürdürülmektedir.
ÖĞRETİM ÜYELERİ AKTİF ROL ALIYOR
Dersim Araştırmaları Merkezi’nin yaptığı saha çalışması sonucu ortaya çıkan ve gözlemlerimiz sonucu, kentimizde kurulan vakıf ve derneklerin çoğunlukla üniversite öğretim elemanlarınca yürütüldüğü ve bu konuda bir bayrak yarışı içinde oldukları aşikardır. Üniversitenin temel misyonunun bilimsel çalışmalar olması gerekirken üniversiteyi yöneten ekibin bütün enerjilerini bu alanlara harcamaları manidardır. Bu kişilerin çalıştıkları kurumlarda, ihtiyaç olmadığı halde kapanan bölümlere kadro açtırarak, kaynak israfına neden oldukları, işe yerleştirmelerde adaylara farklı dayatmalarda bulundukları, sendika ve parti üyeliklerine zorladıkları bilinen egemen zihniyetin üniversitedeki tezahürüdür.
Munzur Üniversitesi’nde Birlik Vakfı yöneticisi olduğu bilinen bir öğretim görevlisinin adı taciz olaylarıyla anılıyor, yine Ensar Vakfının taciz ve tecavüz gerçeğine dair sabıkası da oldukça kabarık. Tacizlerin, yolsuzlukların, usulsüzlüklerin daha çok bu ilişki ağları içinde ortaya çıkması, bu yapıların hangi amaçlarla kullanıldığının da bir göstergesidir. Munzur Üniversitesi’nde öğrenci sayısının her yıl azalmasının en önemli nedenlerinden biri de üniversitenin toplumda oluşturmuş olduğu bu kötü imajdır. Taciz-tecavüz üzerinde şekillenen bu imaj sadece üniversiteye değil, kentimizin kültürel dokusuna da zarar vermektedir. Bu da toplumda üniversiteye karşı oluşan antipatiyi giderek büyütmektedir.
FETÖ'NÜN GELDİĞİ TEHLİKELİ DURUM
Rektör Ubeyde İpek Munzur Üniversitesi’nde öğrenci alamadığı bölümlere, birimlere baskı uygulayarak, neredeyse asıl kontenjanın üçte birine denk gelen sayıda yabancı uyruklu öğrenci kontenjanı ilanı vermiştir. İl merkezi ve ilçeler için açılan bu kontenjanlara yüzlerce yabancı uyruklu öğrenci başvurmuştur. Öğrencilerin uyrukları incelendiğinde çoğunlukla Fas, Somali, Suriye, Suudi Arabistan, Afganistan, Sudan, Yemen, Lübnan, Filistin, Özbekistan, Türkmenistan gibi onlarca farklı ülkeden başvuru yapıldığı görülmüştür. Munzur Üniversitesi rektörünün, yabancı uyruklu öğrenci kontenjan ilanı vermesinin sadece ticari bir ilişki olmadığı, bu alana yönelik özel bir politika olduğu gayet açıktır. Her ne kadar Munzur Üniversitesi’ne sadece 79 yabancı uyruklu öğrenci kayıt yaptırmış olsa da, üniversitedeki bu gerici yapılanmanın, kendi çıkarları için toplumu nasıl ateş çemberi içine attıklarını görmediğimizi ve bu duruma sessiz kalacağımız zannetmesinler. Bu tehlike aynı zamanda bizlere bir zamanlar “Ne istediler de vermedik!” denilerek yaltaklanan FETÖ’nün dönüştüğü tehlikeli durumu da hatırlatıyor. Cemaat örgütlenmeleri ile kamu kurumlarında kadrolaşmanın önünü açan AKP ve küçük ortağı MHP, gelecekte FETÖ benzeri örgütleri halkın başına bela edeceklerini öngörmelidir.
MUNZUR ÜNİVERSİTESİ ASLİ GÖREVLERİNE DÖNMELİDİR
Bunun İçin; Bugüne kadar, olumsuz haberler dışında gündeme gelmeyen ve bütün enerjisini “toplum mühendisliği” ve “algı yönetimi” yapmaya harcayan, yukarıda belirttiğimiz bütün olumsuzlukların asil sorumlusu, Munzur Üniversitesi rektörü Ubeyde İpek bir an önce görevden alınmalıdır.
İlimizin ihtiyacı olan yetişmiş insan gücünü kaçırtıp, yerini, üniversitenin ihtiyacı olmadığı halde hemşerileri ile dolduran Ubeyde İpek mutlaka gitmeli, akademik personel alımında hemşericilik gibi ilkel değerler üzerinden değil, liyakat üzerinden hareket edecek ve kentin kültürel dokusuna saygılı, bilimden yana yeni bir rektör atanmalıdır.
SES DERSİM ŞUBESİ
BES DERSİM ŞUBESİ
EĞİTİM SEN DERSİM ŞUBESİ
TÜM BEL SEN DERSİM ŞUBESİ
GENEL-İŞ DERSİM ŞUBESİ
EMEP
HDP
SMF
ESP
CHP
DERSİM BAROSU
İHD
YENİGÜN KADIN DAYANIŞMA DERNEĞİ
DERSİM KÜLTÜR VE DOĞA DERNEĞİ
DEDEF
PSAKD
DAD
DAM
DERSİM SANAT İNİSİYATİFİ
Bu guruplara şunu da sormak lazım.Sizler Tunceli için ne yaptınız.?..Onların yanlışlarını söyleyelim.Ancak siz de bir şey yapmadınız.Tunceli'nin hangi sorununu çözdünüz.?..Sizler de hep siyaset yaptınız, kendi siyasetlerinizin çalışmasını yaptınız.
Üniversite yönetiminin yanlışları çok.Tunceli için üniversite bir şey yapmamıştır..Hep kendi yandaşlarını istihdam etmişlerdir...Ancak bu siyasi guruplarda hiçbir şey yapmamışlar ve hep siyaset yapmışlar, kendi siyasetlerinin propagandalarını yapmışlar..Tunceli'inin hiçbir sorunu için çalışmamışlar.
Yeni mi uyandınız?..Günaydın...Daha önce neredeydiniz?..Birileri dışardan söyleyince mi aklınıza geldi?..
Nereden başlasam ki sanki millet ittifakı çıkmış siyaset yapıyor gibi bu şekilde olmaz ki. Şunu ilk başta yazmak istiyorum neredeyse bu vakıf ve derneklerin bir çoğu her platformda devlete hep karşı durmuştur. Üniversite de eskiden bir çok Tunceliden akademisyen vardı hemde onları eski rektör işe aldı ancak hepsi pkk dhkpc yandaşı idiler ve memleketin çocuklarını zehirliyorlardı bu bir gerçek kaldiki munzur üniversitesi sayfasına girinde bakın daire başkanlarının tamamı şube müdürlerinin tamamı bir fakülte hariç tüm fakülte sekreterleri tuncelili daha yeni tayin alan bir dire başkanı bir yere chp belediye başkan yardımcısı olarak gitti yine 10 yıllık bir memur bir anda fakülte sekreteri sonra 2 ayda daire başkanı olmuş diğer daire başkanları biri sünnetçi biri maliyeci biri bekçi digerleride hep aynı diğer kurumlarda hizmetli kadrosundaki bir çok kişi şimdi müdürlük yapıyor ve bunların tamamı tuncelili bunlarida söyleseydiniz keşke
Tuncelili olup da siyasi olmayan öğretim üyeleri de munzur üniversitesine alınmadı.Munzur üniversitesine alınan öğretim üyeleri milliyetçi ve muhafazakar kişilerden oluşuyor...
Beğen (1) Beğenmedim! (0)Ne acıdır ki Tunceli sol siyasilerden de çok çekti.Bence Tunceli'nin gelişmemesinin nedeni siyaset..Eğer siyaset ekonomik gelişmelerin önüne geçmişse orası gelişemez..Bir toplumun politize olması çok tehlikeli..Bir toplum ekonomik yönden gelişmelidir.Yoksa fakir ve mutsuz olursunuz.
Hepsi aynı patent..Bunlar mı tarikat ve cematlara karşı gelecek... yıllarca kendi cemaatleri için çalışmadılar mı?... Halkımızın özdeğerlerini savunanlar ne yazık ki yok...Bunlarda solcu ve kürtçü tarikatlar.